KURBANNNNNN!!!!!!

bir kaç gün buralarda olmayacağım.şimdiden bayramanızı kutlayayım dedim.bir kaç karikatür buldum.iyi bayramlar ve iyi eğleneceler:))












 


bir şarkının özetledikleri

       Bir yunan şarkısını dinledim bugün,tekrar ve tekrar.ne dediğini anlamadan,bıkmadan, usanmadan.neden mi? bana seni hatırlattı çünkü.yanağının üzerindeki pembeye çalan rengi,teninin şeftali kokusunu,dudaklarının kırmızısını,saçlarının acımasız ve yakıcı siyahlığını...gözlerine bakmaya korktuğum geceler geldi aklıma,bakmaya kıyamadığım.tek bir şemsiye altında fısıldar gibi birbirimize  sokulduğumuz yağmurlu akşamları dünmüş gibi yeniden hatırladım.

   sonra soğuk kışlar geldi aklıma.eldivenlerimizi takıp sokaklarda akşamlara kadar;burnumuzdaki sümük donuncaya kadar yuvasına yeni dönmüş göçmen kuşlar gibi mutlu mesut cıvıldaşarak sokak sokak gezdiğimiz zamanlar...leblebi alarak birlikte mis kokulu bozadan içtiğimiz lacivert akşamlarda mutluluğun kanını gümüş bir bıçakla dökmüştük kadimleşmiş ve çökmekte olan şu dünyanın yatağına.


    baharlar vardı en saklı cennet köşelerinden kopup gelen.babilin asma bahçelerindeki güller  bile ne hafif kalırdı senin güzelliğinin, nedametinin, kokunun ve şuhluğunun yanında.açık saçık hikayeler tasvir ederken utanırdın.utanınca daha bir güzel olurdu yanakların.mezarım olurdu yanağındaki gamzeler o zaman.o çukurlukta kaybolayım isterdim.


   yaz gelirdi yazlıklarla doldurulmuş dolaplarımıza.masmavi denizde ben en güzel balıklarla birlikte hemdem olmuşken,sen martı çevikliğiyle dalar suya ve kıskıvrak yakalardın beni.bense cerrah elindeki ölü sessizliğimle kaderime razı olurdum.senin aşk neşterin yarardı göğsümü ve ne kadar saklı kalmış nefret,uçsuz bucaksız sevgi ve aşk varsa bir bir çıkarırdın bütün duygularımı. 


  ve en son sonbahar geldi buralara.sensiz uğradı bu sene.daha bir hüzün çöktü sanki bu sisli  şehrin üzerine.lanetledim bu şehri o yüzden.seni aldı diye benden.ama terkedemiyorum da, sana ait hatıraları çaldı benden.kızgınım o yüzden vermiyor bana geri.sandığa kaldırmış,hepsi sandık lekesine bulanmış.ama daha bir değerli görünüyor nedense gözüme!zamanın öğüten dişlerine inat saklayacak onları bu şehir.

HÜSN-Ü KELAM

 Hüsn-ü kelam; güzel söz,hoş laf,dimağı sarhoş eden derecede söylemlere deniyormuş.atalarımız önceden sözü sınıflara ayırmışlar. en üst mertebesi buymuş.bundan sonra geleni ise normal "laf" dediğimiz günlük konuşulan derdini anlatmaya yarayanı imiş.pek kıymet verilmeyeni ise 
"laf u güzaf"mış ki boş laf demek olurmuş.lakırdı da denebilir tahminimce.

burada hoşuma giden söz,şiir,beyit,espiri... gibi hüsn-ü kelam,laf ve laf u güzaf  ne bulursam yayınlayacağım.güncel tutmaya çalışacağım bu sayfayı.o yüzden takip edin derim, benden tavsiye:)



    (osmanlıcada görene ve köre ne sözcükleri aynı harflerle
      yazıldığı için aslında burada bir incelik söz konusu:))



Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı
Hiçbir şey içime sinmedi
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var?
Ya da okyanusa su.
Düşündüğüm her şey
Doğu'ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,
Çünkü sen zaten bunlara sahipsin
O yüzden sana bir ayna getirdim
Kendine bak ve beni hatırla.(MEVLANA)




müzik olarak da elveda rumelinin jeneriği:)

  
Söyle istanbul'a Kıymetini Bilsin,
istanbul Güzelse Sebebi Sensin,
Nice Yaşam dolu Şehri Alemde,
İstanbul Sultansa Tacı da Sensin


 


O kadar yol gidip de,
Ey insanoğlu!
Bastın ayağını,
Ay'ın üstüne.
Peki ya dokunabildin mi,
Yanı başındakinin yüreğine?








Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim
ne de iyileştirebildim bir yaramı
ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna
bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna...
 

                                                                               (sunay akın)

 


Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir tek bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç baş başa verecek değil miyiz?(ÖMER HAYYAM)





KISKANÇLIK HALLERİ

Kıskançlığın da renkli renkli, ebemkuşağı gibi görüneni ve kekremsi bir tadı varmış.her taddan bir tutam, her renkten bir gram,her kokudan bir badem...iyisi de varmış, körü körüne olunca kötüsü de...yadırganmakla birlikte yargılanmamalıymış belki de."kim gökkuşağındaki renkleri keskin bir biçimde ayırabilir ki diğerinden?"

bu yüzden oldum olası sevmemekle birlikte(ama kesinlikle zevk alarak) romantik komedi filmleri izlememeye her karar verişimden ve yemin edişimden sadece bir sonraki romantik komedi filmine kadar tutabiliyorum bu sözümü.aslında olay genel itibariyle hep klasiktir.bir kız ve bir erkek ne kadar zıt yaradılışlı olurlarsa olsunlar esas oğlan başta çabalar ve çabasının boşa gittiğini görerek vazgeçtiği anda kız da hata yaptığını anlar ve geri döner.bir diğer değişik versiyonu da kız salaş ve bakımsız bir tiptir.kalın çerçeveli gözlükleri ve biraz da salaklığa kaçmakla birlikte safça hareketleri söz konusudur.ancak bir ortamda,partide mezuniyette,... sanki kendisine sihirli bir değnek dokunmuş gibi değişmiştir ve erkek kıza aşık olur.temel konu itibariyle bu iki planda birleşir romantik komediler.

ancak asıl üzerinde durmak istediğim nokta bütün bu temelli filmlerde çoğu zaman kızın gerçekte-görünürde olmayan biçimde çok güzel olması,erkeğin de çok yakışıklı olmasıdır...işte bu nokta beni kilitliyor.niye o kadar yakışıklı olmak zorundadır?
zaten filmin bütünselliği içerisinde aşk hormanlarımız tavan yaparken o karakterin çok yakışıklı olması mı gerekli illaki?beni çileden çıkartıyor bu durum.kıskanıyorum çünkü.kıskançlığın -de hali(yani bendeki hali:))bunun acıya kaçan tadı biraz ekşi.

sadece filmler değil söz konusu olan.resmen kedinin ciğere baktığı gibi sokakta korka korka bir kızın yanında hoş birini gördüğümde bakakalıyorum, ne kadar şanslı diyorum kendi kendime.
yaşamayın kardeşim aşkınızı sokakta diye bağırasım geliyor:))sevgilisi olan var olmayan var:))bu da kıskançlığın -den halidir(kızdan kaynaklanan:)) ve tadı tamamen acı olmaktadır.


başarı konusundaki hali ise "depresyon" halidir ve sizden başarılı birini gördüğünüz takdirde kazık yutmuş gibi dimdik, olduğunuz yerde donup kalmanıza sebep olur.arkasından da kısa süreli depresyon gelir ki çok uzun sürmemekle birlikte karşınızdaki kişi daha baştan sizinle iletişim kurma şansını kaybetmiştir.hatta bu tür insanlar Allah tarafından o kadar şanslı ve lütufkar davranılarak yaratılmışlardır ki depresyonun soğuk etkisi geçtiğinde içinizden küfredersiniz.bunun tadı mı?ne siz sorun ne ben söyleyeyim.herkese göre farklı farklıdır.

Mevlana'ya atfedilen bir sözde derler ki:
"KÜFÜR RUHUN YELPAZESİDİR"
SAVUR BİR TANE EY DOST,
SEN DE RUHUNU YELLENDİR. demek de farz oluyor üzerimize.

esenle kalın vesselam...

geçmiş ve itiraf

 
       Anne seninle bi iki şey konuşmam gerek.otur biraz.

anne, sana nasıl söylesem bilemiyorum.bu beni çok uzun zamandır düşündürüyor.babamla bu mevzuyu konuşamayacağımı zaten biliyorsun.o yüzden seninle konuşmaya karar verdim.
sen her zaman beni kırmadan, el üstünde tutarak ve her türlü şeyden koruyarak yanımda oldun.

aslında bu yüzden biraz da korkuyorum.senin bana kızacağından değil üzülmenden...
ama seni üzmeden de bunu nasıl anlatırım bilmiyorum.biliyorum beni her anne gibi bir eş-iş sahibi yapmak için uğraştın, didindin yıllarca.şimdi bense sana bıçak saplayan, ihanet eden biri gibi hissediyorum kendimi.

öncelikle bunca zamandır sana neler hissettiğimi anlatayım ki belki bu biraz senin anlamana yardımcı olur.

çocukken bir takım şeyler oturmuyor,hep havada kalıyor.kendimin diğer çocuklardan farklı olduğumu daha o zaman farketmekle birlikte,hep alaylara hep dışlanmalara maruz kalmıştım.Tanrı'ya o zaman beni neden böyle yarattığını sormak aklıma gelmiyordu.neden böyle davrandıklarını bilmiyordum çünkü insanların.ve bu beni çok üzüyordu,incitiyordu.bunun yanında göstermiş olduğum okul başarısı bunları hep ikinci plana itiyordu çünkü öncelikli hedef onlardı.ben kendi halinde içine kapanık
bir insan olarak dışarı çıkmayan evde sadece kümesteki tavuklarla vakit geçiren biri olup çıkmıştım böylece.

arkadaşlarım hep futbol oynadıkları için, ben de futboldan hoşlanmadığım için tamamen tek başıma kalmıştım.belki de en iyisi bu oldu!!!sonraları kendimi farkettikçe ve yeni yeni tanımaya başladıkça kendimden ürker oldum.garip tavır ve davranışlarım normal(!) insanlar gibi olmadığı için bu tür hal ve hareketlerimden sakınır, onlardan kaçar olmuştum.bir anlamda da iyi oldu aslında en azından toplumdan böylece dışlanmamış oluyordum.büyüdükçe çevrem de büyüdü.ama asıl "ben"i hiç tanımadan.onu hep gizli tuttum.bunu ben yaptım yapmak zorundaydım belki de anne...

hala daha da arkadaşlarım bilmiyor, muhtemelen de bilmeyecekler.neyi diye sorguluyorsun anne, biliyorum farkındayım ama ne olur biraz daha sabret.

arkadaşlarla yazları geceleri dışarı çıktığımızda biri var.arasıra bizimle birlikte takılıyor.ahh ondan ne kadar hoşlandığımı bir bilse.onun olduğu ortamdan bile bile kaçıyorum.alıp başımı çekip gidiyorum anne.çünkü benden haberi bile yok.
ruhu bile duymuyor onu delicesine sevdiğimi.fırtınaların ve en azgın dalgaların, yüreğim denilen kayaya nasıl çarpıp da dağıtamadığını o zaman anlıyorum anne.hatta aşık olmamak korkusuyla kaçıyorum ondan, dualar ediyorum aynı ortamda olmayalım diye.biliyorum ki onunla daha fazla görüşürsem aşık olacağım ona.ben de diyorum ki kendi kendime;

"GİT KENDİNİ ÇOK SEVDİRMEDEN"

yüreğimin ve gözyaşlarımın yağmurunda yıkanıyor yastığım.hıçkırıklara boğulmak istiyorum odama kapanıp.ama olmuyor.haykırışlarımı kimseler duymuyor.sadece ben biliyorum ve sadece Tanrı şahit oluyor yıldızsız gecelerle birlikte.

sonra üniversiteye geliyorum.burda da durum aynı.bir çok kereler bunun sadece benim bilinçaltımla ilgili olduğunu düşünüyorum;geçici bir hastalık, bir heves olduğunu.
ama değilmiş anne.durum burda da değişmedi.her ne kadar diğerini unutamamış olsam da aşık olmadığım için kabuk bağlıyor yüreğim.ama birden başka biri daha çıkıyor karşıma.aman allahım o da ne!!!yeni bir aşkın tırnakları arasında can çekişirken buluyorum kendimi.bu sefer kaçamıyorum da.çünkü aynı ortamı paylaşmak zorundayım.samimiyetimiz gittikçe artıyor.ve o gene benim ona delicesine tutkun olduğumu bilmiyor.sadece arkadaş olarak görüyor beni.sonra da dost oluyoruz.ama onun her sevgilisini anlatışı benim kıskançlık krizlerimin başı oluyor.kıskançlığımda boğulur hale geliyorum.onun da bana biraz ilgisi olduğunu düşünmeme sebep olan bir takım harketleri oluyor ama samimiyettendir diye düşünmem bişey söyleyememem demek oluyor.dün akşam onu düşledim anne.nasıl olup da kendimi ifade etsem.bir ara aklıma evine gidip tam evden çıkacakken okkalı bir öpücük kondurup kaçıp gitmek geldi.böylece onun yüzüne bakmamış olacaktım bir daha.diğer bir düşüncem de onun başını başıma dayayarak ve avuçlarımın içine alarak taaaa gözlerinin en derinlerine bakmaktı.ama olmadı anne.yapamadım.sonrasında neler olacağını tahmin bile edemezdim.şimdi bunu kontrol edebiliyordum ama o zaman benden çıkmış olacaktı bu sır.ve ben onun esiri haline gelecektim.

tek istediğim sevmek ve sevilmekti.sanırım bu da çok şey istemekti.facebook diye bir meret çıkmış dediler.sahte bir isimle oraya kaydolayım dedim belki hayatımın aşkını orda bulurum. ama o da yalanmış sonradan anladım.ordaki herkes aşk yerine hoşça, zevkli(!)ve şehvetli vakit geçirebileceği birilerini arıyormuş.o da sarmaz oldu.


olaylardan da anladığın gibi ben diğer erkekler gibi değilim anne.ben bir eşcinselim.niye şaşırdın anne,hem durup duruken niye ağlıyorsun?gözyaşlarına kan damladı birden.ne olur anne beni de daha fazla yorma.bunu sana anlatmak zaten yıpratıcı ve üzücü.


NE OLUR DUR ANNE GİTME!!GİDERSEN SEN,KALACAĞIM BU ODANIN SOĞUK ACIMASIZ SESSİZLİĞİYLE.YANIMDA KAL HİÇ OLMAZSA.yanımda ağla ağlayacaksan.ama ne olur gitme!!
zaten yüküm ağır.zaten çetin bir sınav bu benim için.biliyorum bunu kabullenmek çok zor.biliyorum bunun böle olmasını istemezdin.belki diyorsun ki kendi kendine:
"seni doğuracağıma taş doğursaydım"
haklısın belki ama ne olur dur.bütün bu düşüncelerine rağmen dur.

gidersen bişeyler kopacak sanki yüreğimden.beni teselli ve ikna et de ondan sonra git nereye gideceksen..........

"BİRDEN UYANDIM.UHHHH AMAN ALLAHIM! ŞÜKÜR, BU BİR RÜYAYMIŞ.SADECE RÜYAYMIŞ."

iki arada bir derede

ilk seneleri niyeyse hiç sevememişimdir.her zaman ilk sene kendimi sap konumunda bulduğumdan olsa gerek ortama ayak uyduruncaya ve gerek de yeni arkadaşlar edininceye kadar ortalıkta serseri ve sürüden ayrı düşmüş koyun gibi dolaşırım.hemen ısınamam insanlara.önce korku dolu gözlerle sonra süpheli ve paranoyakça...ha bunları yaparken galiba pek dışarıya yansıtmıyorum.karşımdaki her zaman kendisinden şüphelendiğimi anlamıyor.e bu da iyi bir şey:)

hep uç noktalardan uzak durmaya çalışmışımdır sonra.aykırı düşünceleri genelde içimde taşımayı,içimde yaşamayı daha kolay buluyorum galiba.belki korkaklık denebilir bunun adına ama kim beni bu konuda yargılayabilir ki!!!

belki doğum günümün de bu şekilde uç noktalardan uzak iki arada kalmamda etkisi vardır.belli mi olur?28 aralık gibi çok absürt bi tarihte;ne yeni yıla geçiş ne eski yılda kalış söz konusu.

hüzün ve kederle doluyken bir anda kendimi başkalarının yanında bulduğumda çok mutlu bi adam portreesi çizebilirim.bilgisayar oyunları beni bağımlı yapıyor kendine.adeta oynarken dünyayla ilişkim kesiliyor.bi arkadaşım çok oyun oynadığımı söyleyince:
"kaçıyorsun galiba birşeylerden" demişti.haklıydı sanırım kaçıyorum galiba bir takım şeylerden.belki de kendimden.

keşkelerim o kadar fazla ki..bunun yanında yazıklarım,eyvahlarım, kahretsinlerim....
düşünüyorum kendi kendime;o zaman niye yaşıyorum ki diye.ama bu dünyayı da terkedmiyorsun.kolay değil,yaşamak zıtlıklarla dolu hem nefret ettiğin hem en sevdiğin olabiliyor.hem tiksindiğin hem burnunun dibinde bitebiliyor ve sen ona alışıyorsun.

olur da bir gün...

Olurda bir gün bıkarsan benden
Önce gözlerini kaçır yavaşça gözlerimden
Sonra ellerin soğumaya başlasın avuçlarımda
Dilinden sevmediğim o ayrılık türküsü
Yüzünden acı bir tebessüm dağılsın dalga dalga
Ben anlarım.

Olur da bir gün bıkarsan benden
Bir bahane uydur her gelişimde sana
Varsın yalan olsun ateşler içinde yattığın
Açmayıver telefonu çığlık çığlığa bağırırken
Baktığımda pencerene kapalı olsun perdelerin
Ben anlarım

Olur da bir gün bıkarsan benden
Tüm alışkanlıklarından vazgeçmeyi dene bir kez
Acıkınca yeme susayınca içme unut nefes almayı
Bir kantar gibi tart tüm zamanı ve düşün
Eğer daha maviyse o gökyüzü daha parlak
Ben anlarım



Olur da bir gün bıkarsan benden
Öyle bir bık ki aşık olmaktan beter olsun
Düşlerine hayâllerine giremeyeceğim kadar bık
Bir yıldız gibi kayarken hayatından sessizce
Ağır gelir taşıyamam sende kalsın son sözün
Ben anlarım

Olur da bir gün bıkarsan benden
Artık titremediğini gönlünün delicesine
Özlemediğini aramadığını beni geceler boyunca
Bir hâyâl sandığını tüm gerçeği
Ve beni sevmediğini yaz beyaz bir mermere
Ben ölürüm.

(şiir bana ait değil ama kime ait bilmiyorum) 

wibiya widget