kan tutması


   Kan grubumu öğrenmek(evet bu yaşıma kadar öğrenmemiştim, utanç verici biliyorum) bir insan grubuna mensupmuşum etkisi yarattı bende nedense! A Rh (+)' e dahil olmadan önce daha mutluydum sanki. Damgalanmış gibi hissediyorum kendimi.
Uygun fiyata kanımı satmak istiyorum:) 
Hoş, alan bulunmaz gerçi. Atı kessen  A Rh(+) çıkıyormuş:) 

güneş yanığı


   Spor hocam geçen hafta denizde uyuyakaldığı için çok feci yanmış. Benden krem sürmemi rica etti. Acaba gerçek yüzümü görse idi yine de eder miydi?:) Tipi fena olmamasına rağmen hoşlanmıyorum ondan, tipim değil sanırım. Ama gene de şekilli vücuduna  temas ilginç hissettirdi. 
Neymiş? Uykuyu seviyorsan yat turuna katılmayacaksın...:))

Life is...


     Hayat; 24 yaşındaysan ve hala ailenle yaşıyorsan gerçekten zor olabilir. Mesela anne ile baban arasında bir konuda hakemlik yapmak zorunda kalabilirsin ve bu en iğrenç durumlardan biri. İkisinden birine ihanet ediyormuşsun gibi mideni kasabilir.

çöp çatanın çöpü kırılsın



   Nedir bu insanımızdaki çöp çatma aşkı bi türlü anlayamadım.Hani toplum genişlesin büyüsün mü amaç?Zaten olmuşuz 70 milyon daha ne!!!  Senelerdir, abartmıyorum resmen senelerdir başımı bağlamaya çalışıyorlar; efenime söyleyeyim kızını bana verip kendisine damat yapmak isteyen mi ararsın yoksa en yakın zamanda adliyedeki hakim stajyer kızı(Allah için güzel kız. Eğer hetero olsaydım direkt atlardım yani. Kişiliğini de pek bir övüyorlar.Görüldüğü üzere benim de niyetim var:))) bana ayarlamaya çalışanlar mı dersin, peşimde kuyruk. Her gördükleri yerde her gören: "Avukat bey nasılsınız? Geçen stajyer hakim kızımız işe başlamış. O da çok iyidir maşallah siz gibi. Siz de halledin şu sınavı da aranızı bulalım. Çok da yakışırsınız bak birbirinize." diyorlar. 

   Bu aslında tipimin mükemmel olmasından kaynaklanmıyor. Töbe di, hemen öyle zanlarda bulunma sevgili okur.. Benim şahsi kişiliğimden, dolayısıyla elimde olmayan sebeplerden ötürü böyle.Kızlar pek hazzetmezler ama veliler görünce dayanamıyor. Sanki yaratılmış en mükemmel damat adayı benmişim gibi davranıyor.(Bi düş'ün yakamdan sevgili aileler!) Ama halbuki bilse durumu belki  üç günlük yoldan yaklaşmayacak yanıma ama nafile...

   Biraz ailemin de etkisi var tabi bunda. Hemen evlen modunda babam. Gençliğinde çok canlar yakmış. Az malın gözü değilmiş. Kendi ağzından duydum bi kadınla bi kızın babamdan ötürü saç-başa baş-başa yoluştuklarını. Adam istiyor ki oğlunun da kız arkadaşı olsun, çapkınlık yapsın, gezsin tozsun, takılsın.
 
   Annem hele, ses etmiyor ama zorla düğünlere götürmeye çalışıyor, ben çoğundan kaytarıyorum. Nadiren de olsa kıramıyorum, çok ısrar ediyor, o zaman gidiyorum hemen bi tanıştırma havasında, böyle millet görsün bilsin. Bu oğlan benden, ben yaptım der gibi bi havası-cakası var kadının. Ben utangaç adamım utanıyorum kızarıyorum sevmiyorum böyle avukat filan dediler mi; diyorum çöpçü olsam daha iyiydi. Napayım elimde değil yerin dibine geçiyorum. Büyük şehirde kimse sallamıyor ama burda ooo sanki sadrazamın sol topusun(bunu ben uydurdum):))))Halbuki yalan, öyle bişey yok:)

  İşte böyle sevgili okur. Sen sen ol, rahat bırak gençleri. Biliyorum iyiniyetlisin ama en azından ya hani yapacaksan hayrını tam yap ne istediğini sor öğren ondan sonra yap, ya da yapmayacaksan gölge etme başka ihsan istemezüüüükkkk!!! Çatmaya kalkanın da çöpü kırılsın innnşalllllah diyeyim:)))Tü tü tü tü...:)


yaz türküsü



 Yaz gelse buralara, her zaman geldiği gibi. Eskiden bir kaç ailenin kaldığı ama bahçesinde hanımeli kokusunun eksik olmadığı, mandalin ve asmaların gölgesi altında kahvaltı yapsak;Ağustos gülleriyle sardunyalar sarsa etrafı.Ortancaların pembesine benzese dudakların. Alı moru bir bahçede kaybetsem seni. Koruk tadında ekşitse bu durum yüzümü. Tam o sırada ayva kokulu bir dalda  bulsam seni.keşke sen gelsen de...

   Boş, sıcak ve miskin bir öğleden sonrasında denize gitsek; iki arkadaş gibi görünüşte. Deve güreşi yapsak etrafımıza sular saçarak.Ben korksam derin mavi karanlık denizden. Sen beni yüreklendirsen...Olmadı tutup çeksen götürsen elimden... Ben direnemesem her zamanki gibi teslimiyetimle ve mütevekkil tavrımla sana karşı. Akşamüstü dönüşte araba bulamayıp, sahil yolundan yazlıklar arasından, sağımızda mavi deniz, solumuzda yeşil, heybetli, kadim dağların gölgesi üzerimizde, 4km'lik yolu yürüsek; güneşin batışını izlesek zeytin ağaçlarının arasında. Ağustos böceklerinin sıcaktan şikayet edercesine cırıltısı kulaklarımızda...

  Ertesi gün Cunda'ya çıksak. Kilisenin harabesi gölgesinde bakınsak engin,masmavi deniz içindeki ufacık adalara. Ege'nin mitolojik dokusunda Zeus'u ve nice tanrıları anlatsam, fısıldasam çapkınlıklarını.Koşsak yakalayıp eteklerini. Sen şaşırsan, kızarsan kulaklarına kadar. Arnavut kaldırımlı taş döşeli sokaklarında; pembeler giymiş, rum evleri arasında dolaşsak.Rumca kelimeler fısıldasam kulaklarına. Hayret dolu gözlerinin en derin siyahına baksam...Durmasak, Şeytan sofrasında alsak soluğu... Güneşin en utangaç vakti baksak kızılına,daha da utandırsak güneşi, kaçırsak hatta...

  Sonra eve gelsek. Duş almaya fırsat bulamadan annemin sıcak yemeklerinin kokusunu bahçeden duysak ve bahçe masasının tozunu sen silsen. Gizliden bana baksan; ben de sana...Tabakları masaya birlikte koysak.Karanfil kokulu sıcak bir sohbete dalsak.  Yemek yedikten sonra üzerimize bir sevdalık uykusudur çökse.Ve vakit geç olsa benim odama geçsek, sarılsak sımsıkı gün boyu serinlemiş bedenlerimize.Deniz ve yosun kokan tenine bir buse kondursam, sen uyuyor numarası yapsan ama ben bilsem uyumadığını, kalp atışının hızlandığını.

  Nefesinin sıcaklığı ile uykuya dalsam.Sabah kalktığımda uyuşmuş kolumu sana göstersem... Sonra... Sonra eskiden bir kaç ailenin kaldığı ama bahçesinde hanımeli kokusunun eksik olmadığı, mandalin ve asmaların gölgesi altında  kahvaltı yapsak;Ağustos gülleriyle sardunyalar sarsa etrafı...

sen nelere kadirsin Yeşilçam


    Yok tövbe! Ben hata etmişim Yeşilçam'a dil uzatarak. Önünde saygıyla eğiliyorum. "Cahillik ettim affet." demeliyim.:) Nerden mi çıktı bu durum?

  Takip edenler bilir staj yaptığımı. Duruşmalar eğlenceli oluyor. Büyük şehirlerdeki stajyerlerin aksine ben genelde gidiyorum duruşmalara. 

   Efenim olay şöyle: Adamın birisi alkollü araç kullanmış ve kaza geçirmiş. (Alkollü araç kullandığı için de hakkında dava açılmış.)Sonrasında paniklemiş ve yardım etmesi için arkadaşını aramış. Buraya kadar her şey gayet normal. Aradığı bayan arkadaşı, adamla birlikte kardeşinin de olduğunu düşündüğü için kazayı kendisinin yaptığını söylemiş. Hop elde var bir. Sonra bayanın da başka arkadaşları ki onlar da iki kişi: "O bayandır, onun için zor olur, biz yaptık." diyelim demişler ve suçu üstlenmişler. Hop bununla etti mi 4... Ve neticede hakim karşısına çıktılar hepsi beraber. "Nayır Kara Mırat benim!" ;  "Nayır nolamaz Kara Mırat benim!" şeklinde trajikomik bir durum ortaya çıkmış.Meğerse Kara Murat hepsi imiş.:))) 

  Asıl bomba duruşma sırası bekleyen avukatlardan birinden geldi tabii: 
-Hakim Bey, bunları aslında ağır cezada yargılamak gerekmez mi?Malum örgüt olmuş bunlar artık:)
Hepimiz: "Keh Keh keh...":))

 

hayatımdan bir insan


  Seksenlerinin ortasına gelmiş bu asırlık çınar hâlâ gayet sağlıklı oturuyordu
karşımda. Yemesine içmesine çok dikkat eder, doktor yasaklamışsa ağzına koymaz.Şekeri olmasa benim gibi çelimsiz gençlere taş çıkartacak kadar da dinç üstelik. Eee eski toprak onlar ve eski güreşçilerden.

  Kendisi yakından olmasa da akrabam oluyordu. Ve sanırım yaşlandıkça da kardeş torunları olduğu dedeme daha çok benziyordu.Bu bakımdan onu ayrı bir seviyordum.Ne gariptir ki insanlar yaşlanmaya başladıkça kendi ailelerindeki kişilere dahaçok benzemeye başlıyorlar.Bu durumu başka kimselerde de müşahade etmiştim.

  Geçmişten bir bahis açmıştı."A köyünün adamları beş para etmez. Yanına gitsen bir bardak çay ısmarlamaktan kaçınırlar.Aç gitsen bir topak ekmek bulamazsın.K'den A'ya bir hakim gelmişti bir vakitler. Köy kahvesine girip oturmuş. Demişler  'Bu kahveye ilk kez giren bütün kahveyeçayı ısmarlar.' Hakim de:
'Adet böyleyse ısmarlamak lazım.' demiş.Ismarlamış. Bir Allah'ın kulu da 'Siz yabandan gelmişsiniz öyle şey mi olur?' dememiş. Hepsi içmiş. Ya adam belki maaşını çekememiştir ya da yanına para almamıştır.Netice de bunlar olmasa bile adam misafir gitmiş oraya.Bu kadar görgüden yoksun insanlar mısınız siz?" diye usul usul ama ağır-kızgın bir ses tonuyla anlatıyordu.

  Öğretmenlik yapmış yıllarca Anadolu'da büyük bir iştiyakla ve mesleğinin hakkını vererek. İş saatleri dışında verdiği derslerin hepsini nakde çevirseydi herhalde bir ev alacak kadar parası rahat olurdu. Bir vakitler teyzemin oğluna da ders vermiş."Y gitmediği zaman derse hiç kızmazdı.Neden gelmedin diye sormazdı. 'Eee işin çıktı da ondan gelemedin herhalde?' der Y'nin yanına o çıkar gelir ve dersi burda verirdi." diyor teyzem.O kadar ki yetiştirdiği her bir öğrencinin hala bile adını,soyadını, ailesini biliyordu. Genç olmama rağmen daha dün akşam ne yediğini bile hatırlayamayan ben,kendimden mahcubiyet duymadan edemiyordum karşısında.

 Teyzemin yüzüne bakıyorum bu esnada:
-Hepsini hatırlar tek tek, hafızası çok kuvvetli maşallah, diyor.

  Bence durumun hafızayla ilgisi yok denecek kadar az. Durumun ilgisi, mesleğine olan sevgisiyle alakalı. O kadar fazla öğrenci yetiştirdi ve bir gelecek bağışladı ki onlara herhalde hepsi arkasından ona hayır dualar ediyordur. Hatta öğrenciden de öte insan yetiştirmişti."Önce insan"ın ne demek olduğu onda tecelli ediyordu sanırım.

  Bize örnek olasın ebed müddet; ömrün uzun olsun H dayı...


 

uzanmışım kumsala...



   Her internete girişimde büyük bir heyecanla bakıyorum mailime. Ya da gelen yorumlara. Sonra hiç bişey gelmediğini görünce  "Anne, diyorum "neden benimde gizli hayranlarım yok?" Neden bana da "Öp beni bad-ı saba yi beni bad-ı saba!"  yazmıyorlar? Böyle millet kendilerine  mesaj geldiğini yazıyorlar, çok kıskanıyorum lan onları. Benim neyim eksik lan? Benim de iki kaşım, iki kaşımın altında tek gözüm, bacağımda kılım var.Kariyer desen hurdacıların kralıyım.  Ama neden neden diye kendimi deniz üzerindeki muzlara vurasım geliyor arkadaş. Dizlerime gelen suya girip orda boğulasım var bu yüzden son dönemlerde. Bir yaz aşkı bile bulamadım.Bıraktım yazını, sonbaharını, kışını ara dönem aşkına bile razıyım; valla bak! Beklentilerimin ve buna bağlı ruhi bunalımlarımın bu derece düşük olacağını hiç düşünmemiştim. Kalbi atsın yeter lan!!! Hatta atmasa da yeter! Sıcak su döker.... Töbe estağfirullah...

   Saçmalıyorum sevgili blogcanlar. Aldırmayın siz, beni kendi halime bırakın. Ama şu Tanrıların dağının gölgesi altındaki yunan sütunu(!) bacaklarımı da yabana atmayın.Sevin, sevdirin, mail atın, hatta yorum yapın; ekonomiye can verin sevgili blogcanlarım. Atılacak bir mail karşılıksız kalmayacaktır. Hadi kalın sağlıcakla! Ben en güzeli gidip sahilde yalnız yalnız uzanıp etrafımı keseyim, bişey olacağından değil ya....(Son uyarı: Bacaklar benim bak ona göre hah!Önümdeki çocuğu da iyi kestim:))

    Valla son not: Azıcık(sakın yanlış anlamayın çok değil) eli yüzü düzgün, efendime söyleyeyim aile terbiyesi almış, tek tabanca takılmaktan ve "elindeki"nden sıkılmış birisi olsun:)))

wibiya widget