böyle buyurdu nenem 10


   Adamıng biri evaladan elektrik olmadıından çıra getiryomuş dağdan her gün bi gucak dolusu. Emme gaası gelen gongşulana gece garanlıkta dönmesingle diye gocaman gocaman veriyomuş, pitiriveriyomuş hergün. 


  Adam bakmış olcek gibi değil. Ertesi günü gaasını da götürmüş çıra yarma. Gongşuları alışık oldeğinden çıra alma otuma bahanesiynen gine gelmişle. Gadın o akşam hemen küçücük bi parça çıra vemiş. Gongşula şaşırmış.


  - E ne oldu gız sen. Pek az veding ya çıre, dimişle.


  -İnişi va yokuşu va gara g.tten çıkışı va, dimiş gadıncık da... 

hayatımdan bir insan

   Kadir Gecesi münasebetiyle eski(henüz altı ay olmasına rağmen eski demek zorunda kalıyorum.Ne garip!) ev ve oda arkadaşımı aradım, Konuştuk uzunca bir süre. Sanırım birbirimizi özlemişiz. Onunla sohbet etmeyi seviyordum. O genelde pek bişey söylemezdi, sessiz ve sakin biriydi ama ben bilirdim onun içindeki kopan fırtınaları, hissederdim ya da. Boş bir insan değildi asla.Sadece ifade etmek istemiyordu belki, belki kelimelere daha doğrusu dile dökemiyordu kendini. Bilirdim onun gizliden kalem ve kağıda döktüğünü. Ama hiçbir zaman rastgelemedim herhangi bir bloguna, anı gibi bir hatıra defterine.Böyle birşeyi bulsam okur muydum, bu ne kadar ahlakî olurdu elbette ki tartışılabilir. Normalde insanların bu tür şeyleri için özel bir hassasiyet gösteririm, bakılmasına okunmasına karşı çıkarım ama bazıları için kendimi engelleyemiyorum.

  Çoğu zaman onunla didişirdik  yaşlı karı-koca gibi. Diğer ev arkadaşlarımdan birisi bu halimizle dalga geçer dururdu aynı bu benzetmeyle. Bazen öyle anlar olurdu, aynı frekansı yakaladığımız. Bu bir kahvaltı sofrası sonrası keyif çayı yudumlarken olabileceği gibi bazen de odada sınav zamanı ders çalışmak istemediğimiz zamanlarda yapılmış koyu bir sohbet olabilirdi rahatlıkla. O anlarda yakalıyordum toplumsal yanımla blogumu yazan iki kişiliğimin arasındaki ortak noktayı. Bunu başarabilen tek insan oydu sanırım. Herşeyden konuşabilirdim bu anlarda. Yadırganmayacağımı, yanlış anlaşılmayacağımı, hakkımda önyargılar oluşmayacağını hissettiğim anlardı.

  Dert yakındım aslında biraz. Eskiden yapmaktan çok zevk aldığım şeyleri yaparken artık eski tadı damağımda bulamadığımı söyledim, aynı şekilde
özellikle bazı duyularımda da keskinleşme olduğunu... "Acaba büyüdük ve kirlendi mi dünya?" dedim.Aynı dertten kendisinin de muzdarip olduğunu
söyledi.Ve ekledi: "Aslında şairleri vurmalı, çünkü yakışmıyorlar hayata." diye bir alıntı yaptı."Vaaaaay hacı, orjinalsin adamım." dedim. Gülüştük. Sanırım yine aynı frekansı yakalamıştık telefonda. Bu durumu ona da söyledim ve aynı biçimde onun da bu anlardan oldukça hoşnut olduğunu öğrendim. "Özledim seninle bu sohbetleri yapmayı.İstanbul'a geldiğimde bilmem yine yakalayabilir miyiz bunu ama bu sohbetlerden birini yapalım, sıcak çay ve engin bir İstanbul manzarası eşliğinde." dedim. "Çok iyi olur. Özlettin kendini." dedi.

Daha devam edecektik ama telefonumun şarjı bitmişti ve yüzüne kapanınca yarım kaldı sohbet.Teknolojinin azizliğine uğradık."Neyse ben de kapatacaktım. Sonra gene konuşalım." diye bir mesaj attım. Bu tür bi şeyin oluşması zaman alıyor.Onunla tanışalı 6 yıl olmuştu.Son iki buçuk senesinde aynı odayı paylaşmıştık. Çok konuşan bir yapısı olmasa da duygularının ve hissiyatının derinliği sayesinde belki de aramızda görünmez bağlar oluşmuştu.
Seni iyi ki tanıdım "eski" oda arkadaşım.Hayatımdaki insanlardan biri olduğun için mutluyum. İyi ki varmışsın...


wibiya widget