Seyahat Ya Evliya Çelebi 1

    Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'ni okuyorum ara ara. Yeni başladım daha. Hepsini hemen roman gibi okuyup bitirmek istemiyorum. O yüzden yavaş yavaş, sindire sindire okumak ve özümsemek istiyorum. İlk ciltteyim henüz. Geride daha 10 cilt var. İlk cilt tamamen "bir sengine Acem"in feda olduğu İstanbul'a ayrılmış. Ama sıkılacağımı sanmıyorum. Gerçekten Evliya(D.1611-Ö.?) renkli bir anlatıma sahip. İstanbul'da yaşayan bir insanın o dönem dilinden, o dönem gözünü ve bakışını, hikayelerini bilerek bu şehri dolaşması  süper bir duygu. Çünkü mekanlara hayat veren içinde yaşananlardır. O ruhtur, anılardır, duygulardır. Aksi durumda  taş yığınından başka şey ifade etmeyebilir. İşte kısaca bana ilginç gelen, hoşuma giden  hikayelerini sizinle paylaşacağım. Ayrı bir konu olarak yeni bir başlık altında...Bendeki ciltler Üçdal Neşriyat'a ait.Parantez içinde kendi nacizane düşüncelerimi ve açıklamalarımı bulacaksınız:))Haydi bakalım başlayalım Seyahatimize:

     "Sultan Mehmet, Ayasofya'yı gezip seyrederken Terler Direk denilen bir yerindenilahi bir nurun parladığını görürler ve oraya giderler. Görürler ki ilahi nurla kaplı beyaz bir vücud kıbleye dönük olarak yatmaktadır. Nurlu göğsünde kırmızı su ile Ya Vedûd adı yazılıdır.Hemen Akşemsettin, Sivasi Kara Şemseddin ve yetmiş aded büyük evliya buyurdular ki:

   - İşte Padişahım! İstanbul'un elli günde fetholunmasına (ve gecikmesine) sebep bunlar idi. Allah'ın hikmeti ile İstanbul'un fethini rica edip o gün ruh teslim eden bu meczubdur ki daha önce padişahımızı haberdar etmiştik, dediler.

Hemen bütün bilginler ve salihler ve fazıllar onun mübarek cesedini yıkamak istediler. O an Ayasofya'nın Terler Direk(ki bu Ayasofya içinde hemen hemen herkesin parmağını sokup da elini 360 derece döndürmeye çalıştığı direk olsa gerek. İçi hafif nemlidir onun.) tarafından 'Merhum yıkanmıştır, hemen defnedin.' diye bir ses geldi. Bütün orada bulunanların nefesleri tutulup hayran kaldılar. Sonra bütün şeyhler Ya Vedûd Sultan'ın naaşını tabuta koydular. Onu Şehid Kapısı'na(Bugünkü kaybolmuş olan sur kapılarından Yeni Camii taraflarında bir yer olsa gerek) gömmek için yola çıktıklarında tabutu taşıyanlar kendilerini Eminönü iskelesinde buldular. Oradan bir kayığa bindiler. Kayık kürek çekmeden ve yelken açmadan kendi kendine gidip Eba Eyyüb Ensari hazretlerinin(Eyüb Camisi) yakınında durdu. Tabut, Allah'ın emri ile hemen kayıktan çıkıp orada kazılmış bir mezarın başında durdu. Ardından giden müslüman gaziler ve alimler varıp işittiler ki mezardan 'Ya Vedûd' sesi gelmektedir. Sonra mübarek naaşı o mezara defnettiler ve geri döndüler. Bunun için bu mezara halen Ya Vedûd türbesi iskelesi denmektedir. Allah'ın rahmeti daima üzerine olsun."

wibiya widget